Kış, Bulgaristan topraklarının üzerine bembeyaz bir örtü gibi serilmişti. Ancak o beyazın altında, insanlığın karanlık bir yüzü gizleniyordu. 26 Aralık 1984, tarih boyunca Bulgaristan Türklerinin unutmayacağı, hüznün ve direnişin sembolü haline gelen bir gün oldu. Bu kara gün, bir halkın kimliğini, adını ve özgürlüklerini koruma mücadelesinin en acı yansımalarından birini taşır.
1984 yılında, Bulgaristan rejimi tarafından başlatılan asimilasyon politikaları, Türk kimliğini ve kültürünü yok etmeyi hedefliyordu. İnsanların adları değiştiriliyor, dilleri yasaklanıyor ve dini inançları bastırılıyordu. Bu baskıcı politikalar, sadece kâğıt üzerinde değil, halkın yaşamının her anında hissediliyordu. Ancak bu zulüm, bir halkı susturamadı; aksine, direnişlerini daha da yükseltti.
26 Aralık günü, Kırcaali’nin Killi Yoğurtçular köyünde bir grup Türk, isimlerinin zorla değiştirilmesine karşı barışçıl bir protesto için bir araya geldi. Bu insanlar, kimliklerini, adlarını ve varoluş haklarını savunuyordu. Ancak rejimin yanıtı acımasızca oldu. Silahlar konuştu, şiddet bir kez daha özgürlük talebini boğmak için kullanıldı. O anlarda Nakıplar köyünden Musa Yakup, Kayaloba köyünden Ayşe Hasan ve bir bebek, bu zalimliğin hedefi oldu: Türkan Bebek.
Türkan Bebek: Masumiyetin ve Direnişin Sembolü
Türkan Bebek, henüz yaşamının çok başındaydı. O, bir annenin kucağında, dünyanın gaddarlığından habersiz bir melekti. Ancak, bir kurşunun soğukluğu onun minicik bedeniyle buluştuğunda, insanlığın vicdanına derin bir yara açıldı. Türkan bebeğin ölümü, sadece bir annenin yüreğini yakmadı; aynı zamanda bir halkın direnişine de ölümüne bir kararlılık kattı.
Bu masum canın kaybı, Bulgaristan Türklerinin yaşadığı zulmün dünyaya duyurulmasında bir kıvılcım oldu. Türkan Bebek, adeta susturulmak istenen bir halkın sesi, unutulmak istenen bir kültürün hatırası oldu. Onun ismi, Bulgaristan Türklerinin direniş tarihine altın harflerle yazıldı.
40 Yıllık Bir Hafıza
Bu acı olayın üzerinden 40 yıl geçmiş olmasına rağmen, 26 Aralık 1984’te yaşananlar, Bulgaristan Türkleri için unutulmaz bir hafıza olarak yaşamaya devam ediyor. Bu tarih, sadece bir hüzün günü değil, aynı zamanda dayanışmanın, mücadelenin ve özgürlük arayışının simgesi olarak anılıyor.
Her yıl, bu kara günün anısına düzenlenen etkinlikler, sadece yaşanan acıları hatırlatmakla kalmıyor; aynı zamanda gelecek nesillere özgürlük, adalet ve insan onurunun ne kadar kıymetli olduğunu anlatıyor. Türkan bebeğin hatırası, bu mücadelenin sönmez meşalesi olarak yanmaya devam ediyor.
Unutmayacağız, Unutturmayacağız
26 Aralık 1984, Bulgaristan Türklerinin tarihindeki en karanlık günlerden biri olabilir; ancak aynı zamanda, bu halkın ne kadar güçlü bir dayanışma ruhuna sahip olduğunun da kanıtıdır. Türkan bebeğin anısı, her zaman bu mücadelenin simgesi olacak. O kara günün üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, bu halk, kimliğini ve özgürlük arzusunu asla yitirmeyecek.